2016 FAALİYET RAPORU
PDF BNP PARIBAS GRUP İLETİŞİM ENGLISH

YÖNETİM KURULU BAŞKANI'NIN MESAJI

Tüm iç ve dış olumsuzluklara ve yaşadığımız akim kalan kalkışma teşebbüsüne rağmen, sahip olduğu güçlü temeller ve yüksek dayanıklılık sayesinde, Türkiye ekonomisinin güçlü duruşunu koruduğunu ve dalgalanmalardan görece az etkilendiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Değerli paydaşlarımız,

2016, Türkiye ve dünya için hareketli ve dalgalı bir yıl olarak hatırlanacaktır.
TEB’in 2016 yılı performansını özetleyen faaliyet raporumuzu ve mali sonuçlarımızı değerlendirmelerinize sunmadan önce, 2016 yılında dünya ve ülke ekonomisinde meydana gelen gelişmeleri; bankacılık sektörünün karşı karşıya kaldığı risk ve fırsatları ve son tahlilde TEB’in sürdürülebilir kazanımlarını özetlemek ve geleceğe dair beklentilerimizi paylaşmak isterim.

Fed’den beklenen faiz kararı Aralık ayında geldi.
Özellikle 2008 küresel finans kriziyle beraber, ABD Merkez Bankası (Fed)’nın politika tercihlerinin dünya ekonomisinin seyri üzerindeki yönlendirici etkisinin ne denli güçlü olabildiği açıkça izlenmektedir. Benzer bir durum, Fed’in 14 Aralık 2016 tarihli Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantısında, politika faiz oranında 25 baz puanlık artış yapması ve geleceğe dair öngörülerini revize etmesi sonrasında yaşanmıştır. Piyasalar tarafından çok önceden fiyatlanan faiz artış kararı bir tarafa, gelişmenin sürpriz boyutu, Fed’in 2017 yılına dair ekonomik projeksiyonundaki revizyonda ortaya çıkmıştır. Fed, 2017 yıl sonu faiz oranı medyan tahminini 25 baz puanlık artışla %1.375 olarak güncellemiş ve iki yerine üç kez faiz artışına gidebileceğini uluslararası kamuoyuna duyurmuştur.

Piyasalar, Fed’in 2017’ye dair öngörülerindeki bu değişiklik karşısında tepki vermekte gecikmemiş; uzun vadeli faiz oranlarında yükseliş gözlenirken, dolar dünya piyasalarında ve özellikle gelişmekte olan ülke para birimleri karşısında hızlı bir şekilde değer kazanmıştır.

Ortak kanaat, Fed’in 2017 yılında da itinalı davranışını sürdüreceği yönündedir. ABD ekonomisinden gelecek verileri dikkatlice izleyecek olan Fed, küresel dengeleri gözeten titiz yaklaşımını sürdürmeye adaydır.

Donald Trump’ın başkan seçilmesinin ardından enflasyon beklentileri yükseldi.
Seçim kampanyası boyunca söylem ve vaatleriyle dikkatleri üzerine çeken Trump’ın Kasım seçimlerinden zaferle çıkması, kısa süreli de olsa global ölçekte dalgalanmaya ve kaygılara neden olan bir gelişme olmuştur.

Beyaz Saray’daki görevine 20 Ocak 2017’de başlayan Donald Trump’ın izleyeceği ekonomi politikaları merakla beklenmektedir. Cumhuriyetçi Başkan’ın politikaları ve kararları; ABD ekonomisinin geleceğini etkileyebileceği gibi Fed’in 2017 ve sonrasında alacağı kararlar ve dolayısıyla küresel ekonomi ve ticaret üzerinde de belirleyici olmaya adaydır. Trump’ın seçim vaatleri arasında yer alan korumacı tedbirler tüm dünya için gerçek bir tehdittir. Başta Meksika ve Çin ile olan ticari ilişkilerini gözden geçirmekten ve bu düzlemde NAFTA gibi uluslararası anlaşmalardan çıkmaktan söz eden Trump’ın ticaret hacmini ve emek piyasasını daraltma potansiyeli barındıran önlemlere yönelmesi durumunda, ABD’nin gelecekteki büyüme oranı baskılanacaktır. Böylesi bir gelişme ise gerek dış ticaret gerekse finansal piyasalar üzerinden dünya ticaretinde ve küresel ekonomide yeni bir durgunluğa yol açabilecektir.

2017 yılı Ocak ayında Euro Alanı enflasyonu %1.8’e yükseldi.
Euro Bölgesi ekonomisi, küresel krizin başladığı 2008'den bu yana ilk kez 2016 yılında ABD ekonomisinden daha yüksek bir büyüme oranına ulaşmıştır. ABD ekonomisi %1.6 büyürken, Euro Alanı yılı %1.7 oranında büyüme ile tamamlamıştır.

İtalyan bankacılık sisteminin yapısal sorunları, Yunanistan'ın uzun süredir devam eden finansal krizi ve Birleşik Krallık’tan gelen, AB’den ayrılmayı işaret eden referandum sonucuna rağmen, Euro Alanı’nda ekonomik faaliyet istikrarını korumuş ve toparlanma devam etmiştir. Bir diğer eksenden baktığımızda, Fransa, Almanya ve Belçika’da yaşanan terör ataklarına rağmen, Euro Alanı’nın beklenenden daha güçlü bir performans kaydettiği, tüketici güven endeksi ve işsizlik oranının da son dönemin en iyi düzeyinde gerçekleştiği izlenmektedir.

Euro Alanı’nda yıllık enflasyon da, Avrupa Merkez Bankası (AMB)’nın hedeflerine uygun yükselişini sürdürmektedir. 2017 yılı Ocak ayında enflasyon, %1.8 ile son dört yıldır gözlenen en yüksek seviyeye gelmiştir. Avrupa İstatistik Ofisi Eurostat’ın Aralık 2016’da açıkladığı verilere göre, Euro Alanı’nda mevsimsellikten arındırılmış işsizlik de 2009 Temmuz’undan bu yana görülen en düşük düzeye inmiştir.

Son 14 çeyreklik dönem boyunca sürekli büyüme kaydeden Euro Bölgesi'nin 2016 performansına İspanya’nın %3,2’lik büyümesi ve İrlanda’nın beklenen %4’lük büyümesi güçlü katkı vermiştir. Bölgenin en önemli ekonomik gücü olarak nitelendirilen Almanya'da büyüme ivme kazanmış ve %1.9 seviyesinde gerçekleşmiştir.

Genişletici para politikalarının zaferi mi?
ABD’den sonra Euro Alanı’nda da gözlenen toparlanmada kuşkusuz genişleyici para politikalarının rolü büyüktür. AMB'nın fazlasıyla genişletici para politikasının etkisiyle güçlenen hanehalkı tüketimi ve şirketlerin artmakta olan borçlanma seviyeleri, ekonomik faaliyetin ivmelenmesinde rol oynamıştır.

AMB, 8 Aralık 2016’da yaptığı olağan toplantısında faiz oranlarını aynen korumuş ve genişletici para politikasının ana enstrümanı olan varlık alım programının süresini 2017 yılı sonuna kadar uzatmıştır. Programın süresinin uzatılmasına karşılık, AMB, varlık alım tutarını kademeli olarak indirebileceğinin ilk sinyalini, Nisan 2017’den itibaren geçerli olmak üzere aylık alım tutarını 80 milyar Euro’dan 60 milyar Euro’ya düşürerek vermiştir. Buna mukabil Banka, enflasyon koşullarını dikkatle ve yakından izleyeceğini ve görünümün bozulması veya finansal koşulların enflasyondaki iyileşme ile uyumsuz hale gelmesi durumunda, alım programı üst limitinde yeniden ayarlamaya gidebileceğini beyan etmiştir.

IMF; dünya ekonomisi büyüme tahminlerini korudu.
IMF 16 Ocak 2017’de yayımladığı Küresel Ekonomik Görünüm raporu güncellemesinde; dünya ekonomisi için büyüme tahminlerini değiştirmemiştir. IMF aynı güncellemede, gelişmiş ülkelere yönelik 2017 ve 2018 tahminlerini ise yukarı yönlü olmak üzere sırasıyla 0.1 ve 0.2 puan revize etmiştir.

IMF raporunda, ABD’de Trump yönetiminin büyüme odaklı politikalarını ülke ekonomisine dair büyüme öngörüsünün revizyonunda ana neden olarak görürken, 2018 yılına ilişkin ABD ekonomik büyüme tahmininin 0.4 puan yükseltilmesi dikkat çekicidir. IMF gelişmekte olan ülkelerde ekonomik faaliyetin az da olsa hız kestiğini vurgularken, Ekim 2016’da tahmin edilenden daha zayıf bir büyüme performansı beklediğini açıklamıştır. Aynı raporda Çin’in 2017 büyüme tahmini, teşvik beklentileri paralelinde, %6.2’den %6.5’e yükseltilmiştir.

Türkiye çok yönlü risklere karşı güçlü duruşunu korumaktadır.

Tüm iç ve dış olumsuzluklara ve yaşadığımız akim kalan kalkışma teşebbüsüne rağmen, sahip olduğu güçlü temeller ve yüksek dayanıklılık sayesinde, Türkiye ekonomisinin güçlü duruşunu koruduğunu ve dalgalanmalardan görece az etkilendiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
 
Yılın ikinci çeyreğinde kısmen hız kesen ekonomik faaliyet üçüncü çeyrek itibarıyla daha da yavaşlamış ve ekonomik büyüme, yerini daralmaya bırakmıştır. Türkiye ekonomisi 2016 yılının ilk 9 aylık döneminde %2.2 büyümüştür. Orta Vadeli Program’a göre 2016 yılı GSYH büyümesinin %3’ler seviyesinde gerçekleşmesi beklenmektedir.

2016’da TÜFE enflasyonu %8.5 düzeyinde gerçekleşmiştir. 2016 yılında %6.6-9.6 bandında dalgalı bir seyir izleyen TÜFE enflasyonu, 2016’da ulaştığı bu seviye ile TCMB’nin %5’lik yıl sonu hedefinin etrafındaki 2 puanlık belirsizlik aralığının üzerine çıkmıştır. Diğer taraftan yurt içi ÜFE, kurdaki gelişmelerin yanı sıra emtia fiyatlarının seyrinden de etkilenmiş ve yıl içinde çok daha geniş bir bantta hareket etmiştir. Yıl sonu itibarıyla %9.94 olarak kaydedilen ÜFE, son 26 ayın en yüksek mertebesine çıkmıştır.

İhracat alanından sevindirici haberler gelirken, 2016’nın son iki ayında toparlanma izlenmiştir. TL’deki değer kaybının da etkisiyle ihracat Kasım ayında %9.5 ve Aralık ayında %9 artmıştır. Son iki ayda kaydedilen bu olumlu performansın sonucu olarak 2016 yılında ihracatta gözlenen düşüş %0.9’a gerilemiştir.

Euro Alanındaki olumlu ekonomik atmosferin bir sonucu olarak, 2016 yılında Türkiye’nin AB ülkelerine ihracatının hız kazandığı dikkat çekmektedir.

Türkiye’nin ithalat hacminin ihracattan daha fazla gerilediği 2016’da dış ticaret açığı ise %11.7 azalmış ve 56 milyar ABD doları olmuştur.

2016 yılının son çeyreğinde yeniden yükselme trendine giren petrol fiyatlarının, önümüzdeki dönemde ithalat hacmi, dolayısıyla dış ticaret açığı üzerinde yukarı yönlü bir hareketlenmeye yol açması olasıdır. Buna ek olarak, son dönemde iç talebi canlandırmaya yönelik olarak alınan tedbirler de ithalatı artırıcı yönde etki yaratabilecektir. Bu kapsamda, 2017 yılında dış ticaret açığı üzerindeki baskının artabileceği değerlendirilmektedir.

2016 yılında Türk bankacılılık sektöründe toplam kredi büyümesi görece yavaşladı.
2016 yılında TCMB’nin faiz indirimlerinin mevduat faizlerine yansıması sınırlı kaldığından kredi faizlerinde arzu edilen seviyede bir düşüş gerçekleşmemiştir. Bu durum ise sektörümüzde kredilerin düşük oranda büyümesi ile sonuçlanmıştır.

Bankacılık sektörü fonlama kaynaklarını çeşitlendirmeye 2016 yılında da devam etmiştir. 2016 yılında da bankacılık sektörünün ana fonlama kaynağını mevduat teşkil etmiştir. 2016 yılı Aralık ayı itibarıyla mevduat hacmi bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla %16,7 artarak 1.454 milyar TL düzeyinde gerçekleşmiştir. Aynı dönemde TL cinsi mevduattaki artış ise %18,1 seviyesinde olmuştur. 

Türkiye’nin kredi notunda görülen düşüşe rağmen bankacılık sektörü yurt dışından kaynak sağlama konusunda sıkıntı yaşamamış, sendikasyon kredileri başta olmak üzere uluslararası fonlama olanakları kullanılmaya devam edilmiştir. Yüksek sermaye yeterlilik rasyosu ile sağlıklı yapısını koruyan sektörümüzün, 2017 yılında da güçlü görünümünü koruyacağı ve büyümenin geçtiğimiz yıla paralel bir seyir izleyeceği öngörülmektedir.

Değerli paydaşlarımız,

Yukarıda özetlediğim piyasa koşullarının varlığında TEB, 2016 yılında da çalışmalarını sürdürmüş, dalgalı bir küresel ve ulusal konjonktürde müşterilerinin çözüm ortağı olarak yanlarında yer almıştır.

Sektörde öncülükleriyle ve ilkleriyle farklılaşan TEB markası, milyonlarca hane halkının ve şirketin birinci tercihi olmayı sürdürürken, Bankamız sunduğu ürün, hizmet ve çözümlerle finansmanın tüm alanlarında hizmet farkını ve güçlü vaadini sergilemeye devam etmiştir.

Türk bankacılık sektörünün en köklü ve saygın katılımcılarından TEB, 2016 yılını, 80 milyar TL’ye yaklaşan aktif büyüklüğü ve 56.4 milyar TL’lik kredi hacmi ile tamamlamıştır.

Bankamız, yıl boyunca üretime, istihdama, kamu maliyesine, ihracata, özetle Türkiye ekonomisine ve sürdürülebilir geleceğe katkıda bulunan reel kesime kaynak aktarmış; üretim-ticaret döngüsünün sağlıklı ve kesintisiz bir şekilde işlemesi için çalışmaya devam etmiştir.

Memnuniyetle ifade etmek isterim ki, 2016 yılı iştiraklerimiz için de başarılı bir yıl olmuş, hizmet sunulan müşteri adetlerinden işlem hacimlerine kadar tüm parametrelerde sağlıklı sonuçlar elde edilmiştir.

Mesajıma son vermeden önce, TEB’in sosyal eksende de fark yaratmak ve değer üretmek adına gerçekleştirdiği çalışmalarına tüm hızıyla devam ettiğini teyit etmek isterim.

Bankamız ekonominin temeli olarak kabul ettiği KOBİ’leri ve kadın girişimciler başta olmak üzere bütün girişimcileri güçlü bir şekilde desteklemekte; toplumsal ölçekte finansal okuryazarlığın gelişmesi ve farkındalığın artması konusunda örnek kurumsal sorumluluk çalışmaları yürütmektedir.

Sosyal sorumluluğumuzun temel bileşenlerinden biri olarak gördüğümüz bu sahada en iyi uygulama olarak değerlendirilen ve örnek alınan projeler geliştirmiş ve hayata geçirmiş olmaktan TEB ailesi olarak gururluyuz.

Yarınki kuşaklara çok daha sağlıklı bir ekosistem ve sürdürülebilir kalkınma ile refahı destekleyecek bir yapıyı tüm yönleriyle hazırlayıp devretmemiz gerekmektedir. Finansal hizmet döngümüz kapsamında çalışmalarımızı, bu sorumluluğumuzun bilincinde sürdürecek ve yeni başarılara imza atmaya devam edeceğiz.

Rekabetin her geçen dönem yoğunlaştığı, oyunun kurallarının hızla değiştiği bankacılık sektöründe, geleceğin mega trendinin dijitalleşme olacağını öngörüyoruz. Bankacılığı yakından ilgilendiren ve çağdaş hizmet sunum formatlarımızın olmazsa olmazı konumundaki dijitalleşme, yarışın kurallarını değiştireceği gibi müşterilerimizin tercihlerinin de ana belirleyicilerinden biri haline gelecektir.

TEB, köklü ve dinamik bir kurum olarak bu yarışta en önde olmaya devam edecektir. Çalışanlarımız, bu yolculukta en değerli varlığımız, enerji kaynağımız olurken, inovasyon kültürümüz bizi dün olduğu gibi yarın da rekabetin önünde konumlayacak ve katma değer üretme gücümüzü pekiştirecektir.

TEB markasına güvenen ve katkıda bulunan değerli pay sahiplerimiz başta olmak üzere, çalışanlarımıza, müşterilerimize, iş ortaklarımıza ve diğer tüm paydaşlarımıza Yönetim Kurulumuz ve şahsım adına teşekkürlerimi sunar, saygıyla selamlarım.

Saygılarımla,


                                                                                             
Yavuz Canevi
Yönetim Kurulu Başkanı