YÖNETİM KURULU BAŞKANI'NIN MESAJI
Küresel piyasalardaki dalgalanmalara ve bölgemizde yaşanan karışıklıklara rağmen, 2015 yılında kuvvetli bir performans gösteren Türkiye ekonomisi, yılın üçüncü çeyreğinde, %2.8’lik piyasa beklentisine karşılık %4 büyümeyi başarmıştır.
Değerli paydaşlarımız,
ABD Merkez Bankası (Fed), 16 Aralık 2015 tarihinde aldığı karar ile 10 yıllık bir aradan sonra faiz oranlarında artırıma gitmiştir.
ABD ekonomisi 2015 yılında da büyümesini sürdürmüştür. İstihdam piyasasındaki iyileşme devam etmiş; işsizlik oranı, kriz öncesi seviyelere yaklaşmıştır. Eksenin diğer ucunda ise ABD doları gücünü korurken enflasyon %2’lik hedefin altındaki seyrini sürdürmüştür. ABD ekonomisi 2015’in 3. çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre %2 büyümüştür.
Bu gelişmelerin ışığında ABD Merkez Bankası (Fed), 16 Aralık 2015 günü, 10 yıllık bir aradan sonra faiz oranlarında 0.25 baz puanlık artış yapmıştır. Bu artış düşük oranlı görünse de dünya ekonomisinin önümüzdeki kısa ve orta vadede izleyeceği seyri belirleyecek önemde bir adım olmuştur.
Fed, 16 Aralık günü aldığı karara ek olarak, ekonomideki gelişmeleri yakından izleyeceğini ve faiz artırımı konusundaki yeni adımları bu doğrultuda atacağını ifade etmiştir. Guvernör Yellen’in de ifade ettiği gibi, ekonomik parametrelerde ortaya çıkacak gelişmeler ve %2’lik enflasyon hedeflemesine yaklaşma oranı, nominal faizlerin artırılmasına yönelik olarak gelecek dönemde alınacak kararlarda dikkate alınacak parametrelerin başında yer alacaktır. Kanaatimizce Fed, 2016 yılında faizi yeniden artırma konusunda temkinli bir davranış sergileyecek ve olası artışları sınırlı tutacaktır.
Fed’in faiz artırımı uzun süredir beklenen bir adım olmasına karşın, piyasaların tepkisi olumlu olmuş, dolar değer kazanırken ABD Hazine bonoları kayıplarını telafi etmiştir.
Fed’i faizi artırma kararına getiren süreç, Amerikan ekonomisinin son dönemde kaydettiği performans, istihdamdaki iyileşme ve büyüme oranlarında izlenen sürdürülebilir gelişme olmuştur. Bu süreçte, Amerikan ekonomisi AB ve Japonya’dan ayrışmış; Euro Alanı ve Japonya’da deflasyonla mücadeleyi öngören politikalar uygulanmaya devam ederken, ABD kararlılıkla uyguladığı varlık alım programlarının meyvelerini toplamaya başlamıştır.
Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) başarılı politika uygulamaları Euro alanının ekonomik performansına yansımaya başlamıştır.
Euro Alanı’nda toparlanma başlamış, 2015 yılında sermaye malı ve dayanıklı tüketim malı imalatında artış yaşanmıştır. Bu olumlu gelişmelerin en önemli göstergelerinden biri olan imalat PMI endeksi, 2015 yılı Aralık ayında beklentilerin üzerinde gerçekleşmiştir.
AMB, 2015 yılında uygulamaya koyduğu ve ilk aşamada Eylül 2016’ya kadar sürdürüleceğini açıkladığı varlık alım programının süresini daha sonra Mart 2017’ye uzatmıştır. Enflasyon göstergelerindeki zayıf seyir nedeniyle AMB’nin varlık alım programını daha da genişletmesi ve halihazırda negatif olan mevduat faizini daha da indirebileceği beklenmektedir. Bu kapsamda, AMB’nin ekonomik sisteme desteğini bir müddet daha sürdüreceği beklenmektedir. AMB’nin atacağı böylesi bir adım, Euro Alanı’ndaki olumlu gelişmelere çok daha güçlü bir kaldıraç sağlayacak, ekonomik büyüme sürdürülebilecek ve istihdam koşullarında iyileşme yaşanacaktır.
Gelişmekte olan ülkelerde büyümede yavaşlama izlenmektedir.
2015 yılının ikinci yarısında gelişmekte olan ülke piyasalarında artan dalgalanma, büyümenin hız kaybetmesine neden olmuştur. Zira gelişmekte olan ekonomilerin son iki yıllık büyüme kompozisyonları incelendiğinde, iç faktörlerin güçlü büyümenin sağlanması açısından yetersiz kaldığı görülmektedir.
Jeopolitik faktörler ve gelişmiş ülke merkez bankalarının izlediği parasal politikalar gibi dışsal faktörlerin yanı sıra ticaret akımları ve küresel rekabet de gelişmekte olan ülkelerin ekonomik başarısını yakından ilgilendirmiş ve etkilemiştir. 2015 yılında finansal piyasalarda yaşanan dalgalanmaların yanı sıra başta ABD ve Euro alanı olmak üzere gelişmiş ekonomilerde gözlenen iyileşmenin bir sonucu olarak gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinde değer kayıpları yaşanmıştır.
IMF’ye göre dünya ekonomisine şekil verecek 3 ana tema
Fed'in para politikasını normalleştirme ve Çin’in büyüme modelinin dengelenme süreçlerinin yanı sıra petrol başta olmak üzere emtialarda son 10 yıldır yaşanan düşüş eğiliminin sonuna yaklaşılması, IMF’nin Küresel Görünüm ve Politika Zorlukları raporunda, küresel ekonominin yakın ve orta vadede yönünü belirleyecek 3 ana tema olarak ifade edilmektedir. IMF, diğer taraftan uluslararası göçün hem göç veren, hem de göç alan ülkeler açısından ekonomi üzerinde baskı yaratan bir diğer konu olduğunun altını çizmektedir.
Gelişmekte olan piyasalarda görülen zaaflar ve gelişmiş ülkelerin devam eden kırılganlıkları, küresel ekonominin önünde engeller olarak durmaktadır. Özellikle Euro Alanı’nın dengeli ve sürdürülebilir bir büyüme patikasına ulaşması biraz zaman gerektirecektir. Euro Alanını oluşturan ülkelerdeki yapısal ekonomik farklılıklar yeni ve hızlı politika harmonizasyonlarını gerektirmektedir.
Çin’de büyümenin sonu mu?
Çin ekonomisi 2015 yılının dördüncü çeyreğinde %6.8 ve yılın bütününde %6.9 büyümüştür. İç tüketim ve hizmet sektörünün ağırlıklı pay aldığı bu büyüme performansı Çin’in son 25 yılda kaydettiği en düşük büyüme seviyesini işaret etmiştir.
Bağımsız analistler Çin ekonomisinin geleceği hakkında farklı tezler ileri sürmektedir. Bir bölümü, yavaşlamanın ekonomik yapının dönüşümünden kaynaklandığını ve normal bir süreç olduğunu savunurken diğer bir bölümü problemin çok derin olduğunu ve ülkenin büyük bir kredi balonu ile karşı karşıya bulunduğunu savunmaktadır. İkinci görüşe göre Çin ekonomisi yumuşak bir iniş değil, sert bir düşüş yaşayacaktır.
Bu görüşleri çeşitlendirmek mümkündür. Ancak açıkça görünen şudur ki, Çin ekonomisi yatırım odaklı bir büyüme evresinden tüketim odaklı bir büyüme evresine geçiş sürecindedir ve bu süreç beraberinde belirli bir yavaşlamayı ve yapısal değişiklikleri getirecektir.
2016 yılında dünya ekonomisini ne bekliyor?
Dünya ekonomisinin bir süredir içinde bulunduğu deflasyonist ortamın devam edeceği, bu çerçevede küresel piyasalarda emtia fiyatlarının düşük seyrini koruyacağı öngörülmektedir. Öte yandan büyüme görünümü ancak ılımlı bir büyüme hızına işaret etmektedir. Büyüme konusu ekonomik bloklar açısından ele alındığında, 2016 ve sonrasında gelişmiş ekonomilerdeki toparlanmanın devam edeceği; gelişmekte olan ekonomilerin ise sermaye akımlarındaki sıkılaşmayı ve yapısal sorunların yarattığı baskıyı artan oranda hissedecekleri söylenebilir.
Piyasalardaki dalgalanmalara rağmen 2015 yılında Türkiye kuvvetli bir performans göstermiştir.
Küresel piyasalardaki dalgalanmalara ek olarak, yurt içinde iki seçim süreci ve siyasi belirsizlikler, Orta Doğu coğrafyasında ve özellikle komşu ülkelerde yaşanan karışıklıklar ekonomik büyüme üzerinde baskı yaratmıştır. Küresel ve ulusal eksenlerde yaşanan gelişmelere rağmen, Türkiye ekonomisi, 2015 yılının üçüncü çeyreğinde, %2.8’lik piyasa beklentisine karşılık %4 büyümeyi başarmıştır. Elde edilen bu sonuç, küresel ve ulusal konjonktürün arz ettiği zorluklara ve dalgalanmalara karşın Türkiye ekonomisinin yapısal dinamiklerini, finansal sisteminin gücünü ve sürdürülebilir büyüme potansiyelini işaret etmektedir.
2015 yılı 9 aylık büyüme oranı %3.4 olarak gerçekleşirken, Ocak ayında revize edilen Orta Vadeli Program'da hükümet 2015 yılı büyümesi için gerçekleşme tahminini %4 olarak açıklamıştır.
2015 yılında enflasyon %8.81 ile %5’lik hedefin üzerinde gerçekleşmiştir. Gıda fiyatlarındaki yüksek seyir ve döviz kurunda yaşanan gelişmeler enflasyonun yüksek kalmasında rol oynayan unsurlar olmuştur.
2015 yılında bütçe disiplini özenle korunmuş, bütçe açığı GSYH’ya oranla %1.2 gibi son derecede düşük bir oranda gerçekleşmiştir. Cari açık, yükselen kurların ve düşen petrol fiyatlarının ithalatta yarattığı gerilemenin etkisiyle daralmıştır.
TCMB, sıkı para politikası uygulamasına devam etmektedir.
Merkez Bankası, 2015 yılı boyunca döviz kuru hareketleri ile enerji ve gıda fiyatlarındaki oynaklıkların enflasyon üzerindeki etkisini sınırlamak amacıyla sıkı para politikası uygulamasını sürdürmüştür. Bu kapsamda piyasa faizleri, faiz koridorunun üst sınırında tutulmaya devam etmektedir. 2015 yılında likidite politikasının operasyonel çerçevesinde revizyona gidilerek, piyasa yapıcısı bankalara TCMB'den yaptıkları gecelik borçlanmalarda sağlanan düşük faiz oranı kaldırılmış ve teminat koşullarında sadeleştirilmeye gidilmiştir. Bununla birlikte, küresel piyasalardaki dalgalanmanın devam etmesi nedeniyle TCMB geniş faiz koridorunu muhafaza etmektedir.
Türk bankacılık sektörü büyümesini sürdürmektedir.
Türk bankacılık sektörü dalgalanmaların yüksek olduğu bir yılda sürdürülebilir büyümesine devam etmiştir. Sektörün bilanço büyümesi devam ederken, kârlılık seviyesi bir önceki yılı aşmış durumdadır.
Bireysel kredilerin artış hızında yavaşlama izlenirken, ticari kredilerdeki artış bankacılık sektörünün ekonomik kalkınmaya desteğinin artarak devam ettiğini işaret etmektedir. Türk bankacılık sektörünün 2016 yılında da sağlıklı gelişimini sürdürmesi beklenmektedir.
Değerli paydaşlarımız,
Mesajımın bu ikinci bölümünde TEB’in 2015 yılı kazanımları, BNP Paribas ile olan sinerjik ve güçlü işbirliğimiz ve geleceğe dair görüşlerimi sizinle paylaşmak isterim.
Türk bankacılık sektörünün en köklü ve saygın üyelerinden TEB, 2015 yılını, 72 milyar TL’ye yaklaşan aktif büyüklüğü ve 53 milyar TL’lik kredi hacmi ile bitirmiştir. Üreten, istihdam sağlayan, vergi ödeyen, ihracat yapan bir diğer ifade ile ülke ekonomisinin geleceğini inşa eden KOBİ’lerin yanı sıra, büyük önem verdiğimiz ve ekonomik hayata katılımlarını desteklediğimiz kadın girişimcileri ve diğer ekonomik aktörleri üretim-ticaret döngüleri boyunca desteklemeyi asli görevimiz olarak kabul etmiş olup, bu doğrultuda çalışmalarımıza 2015 yılında devam etmiş bulunuyoruz.
Bankacılığın tüm alanlarında müşterilerine katma değeri güçlü ürün, hizmet ve çözümler sunan TEB, 2015 yılında müşteri deneyimini farklılaştırmaya ve yalınlaştırmaya odaklı çok sayıda atılımı da hayata geçirmiştir. İnovasyonu kurumsal DNA’sına işlemiş bir finansal hizmet sağlayıcı olarak piyasaya sunduğumuz teknolojik tabanlı yenilikçi ürünler Türkiye piyasasında ulaşmış olduğumuz haklı ve prestijli konumu perçinlemektedir.
Bankamız, stratejik ortağı BNP Paribas ile karşılıklı güven ve saygı temelli bir sinerjik işbirliği içinde çalışmakta, en zor ekonomik konjonktürlerde dahi müşterilerinin sürekli yanında yer almaktadır. BNP Paribas ile olan stratejik iş ortaklığımız kapsamında, sektörde öncü rol oynamaya ve her alanda farkımızı ortaya koymaya odaklıyız. TEB’in Türkiye piyasasındaki engin deneyim ve bilgi birikimi ortağımızın küresel hizmet gücü ve vizyonu ile birleşerek, ihtisas ve bilgi birikimine dayalı iş modelimiz ve stratejilerimiz kapsamında sadece müşterilerimiz için değil tüm paydaşlarımız için değer üretmeyi sürdürüyoruz.
TEB’in bir diğer güçlü yanı iştirakleri ile oluşturduğu hizmet sunum platformudur. Bankamızın hizmet sunum kapasitesi, iştiraklerimizinki ile birlikte değerlendirildiğinde büyük bir kitlenin ekonomik geleceğinin planlanmasında ve inşasında rol aldığımız açıkça görülmektedir.
2015’te yaşayageldiğimiz yoğun ve sürekli değişen ekonomik ve jeopolitik gündeme rağmen 2016’dan beklentilerimiz yüksektir.
İnovasyon veya bir diğer ifade ile yenilikçilik üzerine kurgulanmış bulunan iş modelimiz tüm paydaşlarımız için 2016 yılında da değer üretmeye devam edecektir.
TEB, profesyonel yönetim ekibi, güçlü ortaklık yapısı ve özkaynaklarıyla sağlam adımlarla ilerlemeyi sürdürecektir.
Mesajıma son verirken, TEB’in 2015 yılı faaliyet sonuçlarını ve mali tablolarını siz değerli paydaşlarımızın görüşlerinize sunmak isterim.
2015 yılı sonuçlarında emeği geçen bütün mesai arkadaşlarıma özverili çalışmaları için teşekkür eder, siz hissedarlarımıza ise sürekli desteğiniz için Yönetim Kurulumuz ve şahsım adına şükranlarımı sunarım.
Saygılarımla,
Yavuz Canevi
Yönetim Kurulu Başkanı