2013 YILINDA EKONOMİK ORTAM VE SEKTÖRÜN GÖRÜNÜMÜ
ABD Merkez Bankası’nın (FED) parasal genişlemeyi yavaşlatma sinyali ile küresel finansal piyasalarda dalgalı bir seyir gözlenmiştir.
Mayıs ayında Fed, tahvil alımlarının hızını kademeli azaltarak alım programını sonlandırabileceğini açıklamıştır. Bu açıklamanın hemen ardından, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülke faiz oranlarında belirgin bir artış gözlenmiş, sermaye akımlarının yavaşlamasına bağlı olarak gelişmekte olan ülke para birimleri değer kaybetmiştir. Tahvil alımlarını Aralık ayında azaltmaya başlayan Fed’in bilanço büyütme programını 2014 yılında sonlandırması, 2015 yılında ise faiz artırımına gitmesi beklenmektedir. ABD ekonomisindeki kuvvetli görünüme karşın Euro bölgesindeki büyüme yavaş seyretmeye devam etmektedir. Ayrıca artan deflasyon riskleri nedeniyle Avrupa Merkez Bankası’nın ilave parasal gevşemeye gitmesi de muhtemeldir. Buna rağmen, küresel finansal piyasalar açısından Fed’in politika değişiminin baskın gelmesi ve küresel likidite koşullarındaki gelişmelerin gelişmekte olan ülkelere fon akımlarını kısıtlaması güçlü bir olasılıktır.
Finansal piyasalardaki dalgalanmanın Türkiye’deki iktisadi faaliyet üzerindeki etkisi 2013 yılında sınırlı kalmıştır.
Türkiye’nin kredi notunun 2012 yılının sonunda Fitch ve 2013 yılının başında da Moody’s tarafından yatırım yapılabilir seviyeye yükseltilmesi sermaye girişlerini hızlandırmıştır. Ancak bu durum çok uzun sürmemiş ve Fed’in açıklamalarının ardından sermaye girişlerinde zayıflama izlenmiştir. Bu çerçevede, Mayıs ayında %5’in altına kadar gerileyen 2 yıl vadeli gösterge tahvilin faizi %10 seviyesine yükselmiştir. Benzer şekilde, Dolar karşısında Türk lirası da Mayıs ayından yılsonuna kadar yaklaşık %20 değer kaybetmiştir. Finansal piyasalardaki bu gelişmelere rağmen TCMB’nin gevşek para politikasını sürdürmesinin de etkisiyle yurt içinde iktisadi faaliyet kuvvetini korumuştur. Bu çerçevede, 2013 yılı GSYH büyümesinin %4 seviyesinde gerçekleştiği öngörülmektedir. Bununla birlikte gerek yurt içi, gerekse de yurt dışı parasal ve finansal koşullardaki sıkılaşma ile birlikte 2014 yılı GSYH büyümesinin %2.2 seviyesine gerilemesi beklenmektedir. Diğer taraftan, son dönemde yaşanan politik belirsizlikler ve finansal piyasalarda devam eden dalgalanmalar büyüme üzerinde aşağı yönlü baskı yapan riskleri oluşturmaktadır.
2013 yılsonu enflasyonu TCMB’nin enflasyon hedefinin üzerinde %7,4 seviyesinde gerçekleşmiştir.
TL’deki değer kaybı, vergi artışları ve gıda fiyatlarındaki yüksek seyirle birlikte TÜFE enflasyonu %5’lik hedefin belirgin şekilde üzerinde seyretmektedir. Benzer şekilde, çekirdek enflasyon da %7 civarında yüksek seyretmektedir. Hizmetler enflasyonundaki katılık, TL’deki değer kaybı, sene başında yapılan vergi artışları ve muhtemel enerji fiyat artışları 2014 yılı enflasyon görünümünü olumsuz etkilemektedir. Bu çerçevede, 2014 yılında enflasyonun %8,2 seviyesinde gerçekleşmesi beklenmektedir.
TCMB yılın ikinci yarısında para politikasını nispeten sıkılaştırmıştır.
Sermaye akımlarının güçlü seyrettiği 2013’ün ilk yarısında TCMB politika faizini 1 puan indirerek %4,5’e çekmiştir. Fed endişelerinin piyasalarda yarattığı dalgalanma sonrasında ise TCMB referans faiz oranını %7,75’e yükseltmiştir. Bununla birlikte, mevcut enflasyon seviyesi göz önüne alındığında para politikası duruşu büyümeyi destekleyici bir nitelik taşımaya devam etmektedir. TCMB, liradaki değer kaybını sınırlamak amacıyla 2013 yılının ortasından itibaren toplam 18 milyar Dolarlık döviz satışı gerçekleştirmiştir. Öte yandan, ihracatçılara kullandırılan reeskont kredilerinin geri ödemeleri neticesinde TCMB’nin net rezervlerindeki azalış sınırlı kalmıştır. Bunun yanı sıra, bankaların TL cinsi zorunlu karşılıklarını döviz veya altın cinsinden tutmasına olanak sağlayan rezerv opsiyon mekanizması uygulamasına devam edilmiştir. Diğer taraftan, birim TL zorunlu karşılık başına tesis edilmesi gereken döviz veya altın karşılığını belirleyen rezerv opsiyon katsayıları (ROK) artırılmaya devam edilmiştir. Bu çerçevede, 2013 yılındaki 18 milyar döviz satışına rağmen TCMB’nin brüt rezervleri 2013 yılında 12,5 milyar Dolar artış göstererek 132,9 milyar Dolar’a yükselmiştir. Buna karşın, net rezervler ise 5,4 milyar Dolar gerileyerek 48,3 milyar Dolar’a düşmüştür.
Cari açık yüksek seyretmeye devam etmektedir.
İç talebin artmaya devam etmesine bağlı olarak ve TL’deki değer kaybına rağmen ithalattaki artış devam etmektedir. 2012 yılının istisnai 5,7 milyar Dolar’lık net altın ihracatının 2013 yılında tersine dönmesi cari açığı artıran bir diğer unsur olmuştur. Bu çerçevede, 2012 yılında %6,1 seviyesinde olan cari açık/GSYH oranı 2013 yılında %7,9 seviyesine yükselmiştir. İç talepte bir daralma görülmediği veya petrol fiyatlarında belirgin bir düşüş gerçekleşmediği takdirde cari açığın yüksek seyretmeye devam etmesi beklenmektedir. Bu kapsamda, cari açığın 2014 yılında da GSYH’nin %6’sına yakın seviyelerde gerçekleşmesi beklenmektedir.
2014 yılındaki 39 milyar Dolar’lık orta-uzun vadeli borç ödemesi ile 129 milyar Dolar’lık kısa vadeli borç stokunun bir sonucu olarak Türkiye’nin 216 milyar Dolar seviyesinde bir dış finansman ihtiyacı bulunmaktadır. Yüksek dış finansman ihtiyacı, dış şoklara karşı bir kırılganlık unsuru yaratmaya devam edecektir. Diğer taraftan ekonomik aktivitenin öngörülerden düşük seyretmesi durumunda cari açıktaki daralma tahminlerden daha hızlı gerçekleşebilecektir.
Türk Bankacılık Sektörü Başlıca Göstergeleri |
||
---|---|---|
|
Aralık 2012 |
Aralık 2013 |
Aktif büyüklüğü |
1,37 trilyon TL |
1,73 trilyon TL |
Kredi hacmi |
795 milyar TL |
1,05 trilyon TL |
Menkul değerler cüzdanı |
270 milyar TL |
286,7 milyar TL |
Mevduat hacmi |
772 milyar TL |
945,8 milyar TL |
Türk bankacılık sistemi kuvvetli yapısını korumaktadır.
Bankacılık sektörünün toplam aktif büyüklüğü 2012 sonundaki 1,4 trilyon TL seviyesinden 2013 Kasım ayı itibariyle 1,7 trilyon TL seviyesine yükselmiştir. Aktif büyümesi, ağırlıklı olarak kredi büyümesinden kaynaklanmaktadır. Buna bağlı olarak 2013 yılı sonunda %17,9 olan sermaye yeterlilik rasyosu, 2013 Kasım ayı itibariyle %15,3 seviyesine gerilemiştir, ancak hâlâ büyüme için gerekli olan %12 - sınırının belirgin olarak üstünde yer almaktadır.